YENİ SOĞUK SAVAŞ PDF Drucken E-Mail
Geschrieben von: Erkiner   
Samstag, den 15. März 2025 um 15:57 Uhr

Engin Erkiner: Yeni bir Soğuk Savaş yaşanıyor mu, yaşanıyorsa eğer bunun öncekinden farklı yanları nelerdir?

Bilinen anlamda Soğuk Savaş 1945-1991 arasında yaşanmıştı. Taraflardan birisi ABD ve müttefikleri (özellikle NATO ülkeleri) ve SSCB (1989’a kadar Varşova Paktı ülkeleriyle birlikte) idi. SSCB’nin dağılmasıyla birlikte Soğuk Savaş’ın sona erdiği kabul edildi.

Burada kavramın içeriği üzerinde durulması gerekiyor.

Soğuk Savaş ne demektir, ilk kez ve hangi anlamda kullanılmıştır.

Bu terimi ilk kullanan 19. yüzyıl sonlarında, Engels’in yaşadığı yıllarda Bernstein’dır. Burada Soğuk Savaş ile kastedilen, 1945 sonrasındaki gibi kapitalizmle sosyalizm arasındaki bir çeşit savaş değildir. O yıllarda nükleer silahlar bulunmadığı gibi, herhangi bir ülkede sosyalist iktidar da yoktur. Bernstein tarafından bu terim Almanya’nın sürekli silahlanmasına dikkat çekmek amacıyla kullanılmıştır. Almanya sürekli olarak savaşa hazırlanmakta, bu çabasıyla Avrupa ülkelerindeki komşularını da aynı yönde zorlamaktadır. Silahlı savaş henüz yoktur ama askeri gücünü sürekli artırmak ve bunu göstermek vardır. Başka bir deyişle militarizm sürekli ön planda bulunmaktadır.

1945’ten sonra Soğuk Savaş’ın içeriği değişmiş ve ideolojik karakter kazanmıştır. Bir yanda tekelci kapitalist ülkeler, diğer tarafta sosyalist ülkeler vardır.

1991’de SSCB çözülerek ortadan kalkarken, öncelikle ABD NATO’nun doğudaki ülkelere yayılmayacağı konusunda güvence vermişti. Bu güvence kağıt üzerinde kaldı ve eski Varşova Paktı ülkeleri kısa sürede önce Avrupa Birliği ardından NATO üyesi oldular. Soğuk Savaş terimi de unutuldu.

1990’lı yıllardaki hakim görüşe göre yeni bir Soğuk Savaş gündeme gelemezdi çünkü Rusya Federasyonu, SSCB’den zayıftı, ABD ve NATO’yu zorlayabilirdi ama 1991 öncesindeki gibi meydan okuması ve geriletmesi mümkün değildi.

Az da olsa başka görüşte olanlar da vardı. Bunlar NATO’nun doğuya doğru genişlemesine karşı çıkıyorlardı. Gerekçeleri şöyleydi: ABD izleyeceği politikayla Rusya’nın Avrupa’ya yaklaşmasına çalışmalıdır. NATO’yu Rusya sınırlarına doğru genişletmek ise bu ülkeyi Çin’e yaklaşmaya zorlar. Rusya-Çin yakınlaşması ABD için büyük tehlikedir. Rusya’yı bu yönde kışkırtmamak gerekir.

Ek olarak, NATO’nun sınırlarına yaklaşmasıyla birlikte Rusya yönetiminin ve halkının kendini koruma çabalarına hız vermesi de mümkündür.

Yeni Soğuk Savaş’ın yaklaştığını ya da tersini savunan görüşler değişik yayın organlarında açık olarak tartışıldı ama Rusya’yı sıkıştırmamak gerekir görüşü yandaş bulmadı.

Sonraki yıllardaki gelişmelere bakıldığında “Rusya’yı sıkıştırmamak gerekir” görüşünü savunanların haklı oldukları görülür. Görüldüğü gibi ABD’nin karar verici organları –Pentagon dahil- rasyonel düşünmeyebiliyor ve uyarıları dikkate almayabiliyorlar.

Rusya’nın önce Kırım’ı alması ardından Ukrayna’nın doğu bölgesini de topraklarına katması, bu ülkeye uygulanan geniş ambargonun beklenen sonucu vermemesi, Ukrayna’ya sağlanan büyük ekonomik ve askeri desteğin de sonuçsuz kalması, ABD’deki politik ve askeri yöneticilerin karşı tarafı yeterince tanımadıklarını gösterdi. Geniş istihbarat imkanları bulunmakla birlikte istihbaratın bilgi toplamak olduğunu ve bu bilginin yanlış da değerlendirilebileceğini unutmamak gerekir.

Petrol ve doğal gaz ambargosuyla Rusya’yı ekonomik olarak zorlayabileceklerini düşündüler ama olmadı. Rusya özellikle Arap ve Afrika ülkelerinde yeni taraftarlar buldu ve ABD için en tehlikeli olan gerçekleşti, Rusya-Çin ittifakı kuruldu.

Sadece ABD ve Rusya değil, özellikle Avrupa’daki NATO ülkeleri, ek olarak Çin ve Hindistan hızla silahlanıyor. Militarizm, yıllardan beri gelişmekte olan askeri-sanayi kompleksle iyice ön plana çıktı.

Soğuk Savaş’ı hızlı silahlanma, savaş hazırlığı ve yeni savaşların yayılması bağlamında düşünecek olursak, bu savaşın yenisinin gündemde olduğu söylenebilir.

Büyük güçler arasında açık silahlı çatışma bulunmuyor, bunun yerini vekalet savaşları almış durumdadır. Bu tür savaşlar 1945 sonrasında da vardı. Bir örnek verilecek olursa Angola’daki bağımsızlık savaşının bir tarafında Sovyetler Birliği diğer tarafında ABD bulunmakla birlikte bu güçler doğrudan savaşa girmiyorlardı. SSCB adına Angola’da Küba askerleri savaşırken ve MPLA’yı desteklerken, ABD adına ırkçı Güney Afrika rejimi savaşıyor ve UNITA’yı destekliyordu.

Eskiden ender metaller savaşları yoktu, şimdi bulunuyor. Mesela Kongo’nun bu metaller yönünden zengin bölgesi Ruanda tarafından kurulan ve desteklenen M 23 adlı örgütün işgali altında bulunuyor. M 23’ü başta Fransa desteklerken, Rusya da özel kuvvetleriyle (Wagner) değişik Afrika ülkelerinde etkinliğini artırıyor.

Trump’ın ABD başkanı seçilmesiyle birlikte Rusya’ya karşı tutum değişikliği gözlendi. Rusya, Ukrayna konusunda aldığı büyük tavizlerle Esad rejimini desteklemekten çekildi ve zaten çürümüş olan bu rejim çöktü. Buradan hareketle Soğuk Savaş’ta bazı değişiklikler olacağı belirtilebilir. ABD’nin çabası Rusya-Çin ittifakını gevşetmektir, bunda ne oranda başarılı olacağı şüphelidir. ABD’nin ekonomik savaşta asıl rakibi Çin’dir ve bu rekabete ABD’nin bölgedeki askeri varlığını artırması eşlik etmektedir. ABD; Avustralya, Japonya ve diğer bölge ülkeleriyle yeni askeri ittifaklar kurmuştur. Çin de sürekli silahlanmaktadır, nükleer bir güçtür ama Rusya düzeyinde değildir. Kısacası bu iki ülkenin birbirine ihtiyacı vardır ve birbirlerinden uzaklaşmaları beklenmemelidir.

Her alanda ekonomik ve askeri rekabet savaşı var.

Afrika bu savaşın özellikle sert yürüdüğü bölge durumundadır.

Bir başka bölge Ortadoğu’dur ve Güney Amerika ülkelerini de unutmamak gerekir.

1990 öncesinde iyiydi, daha az bilgiyle iyi analiz yapılabiliyordu.

Şimdi bunun için neredeyse bütün dünyayı izlemek, bilmek gerekiyor.

Yeni Soğuk Savaş var ama eskisi gibi değildir.

 

Dünya Devrimi gibi; kelimeler aynı kalmış, içerik değişmiştir.