ALTINCI BUNALIM DÖNEMİ PDF Drucken E-Mail
Geschrieben von: Erkiner   
Donnerstag, den 12. Juni 2025 um 19:39 Uhr

Engin Erkiner: Bunalım dönemleri kavramı sosyalist harekete Mahir Çayan’la girmiştir denilebilir. Bu kavram Mahir Çayan’ın belirlemesi değildir; dönemin SSCB Bilimler Akademisi’nin görüşlerinden ve Varga’dan almıştır. Birinci bunalım dönemi serbest rekabetçi kapitalizmin tekelci kapitalizme dönüşmesinin tamamlandığı 1903 yılından başlarken, ikinci dönem Ekim devrimiyle (1917) başlar. Üçüncü bunalım dönemi ise 1945’ten itibaren başlayacaktır.

Türkiye Devriminin Acil Sorunları’nın ilk baskısında (1975) Üçüncü Bunalım Dönemi İçinde Ortaya Çıkan gelişmeler başlığı altında bu gelişmeleri açıkladıktan sonra Dördüncü Bunalım Dönemi’nden söz etmiştim; arkadaşlar içeriğe itiraz etmemekle birlikte bu kavramı kullanmamamı istediler. Gerekçeleri, “haklısın ama bir de bununla uğraşmayalım” şeklindeydi. Ben de kullanmadım.

Daha sonra Hüseyin Cevahir’in bir yazısında aynı belirlemeyi adını koymadan yaptığını okuyacaktım (hangi yazısı olduğunu hatırlamıyorum). 1958 ekonomik krizinden söz ederken “üçüncü bunalım döneminin ortalarında” belirlemesini kullanıyordu. Bu durumda Üçüncü Bunalım Dönemi 1971’de bitiyordu. 1971’de doların altın paritesi kaldırılmış ve ABD merkezli kapitalist sistem yeni bir döneme girmişti (diğer değişikliklere girmiyorum, TDAS ve 40 Yıl Sonra TDAS kitaplarına bakabilirsiniz. İki kitabı birlikte Drive’da Engin Erkiner kitaplar başlığı altında bulabilirsiniz.)

1970’li yıllarda pek dikkat çekmeyen bu belirleme 1990’larda kabullenildi ve 4. bunalım döneminde yaşadığımızdan söz edilmeye başlandı. Bu doğru bir belirleme değildi çünkü 1991’de SSCB’nin dağılmasıyla tek kutuplu duruma gelen ABD merkezli küresel kapitalizm yeni bir döneme girmişti (bkz 40 Yıl Sonra TDAS). Dolayısıyla 1991 sonrasını 5. Bunalım Dönemi olarak belirlemek gerekirdi.

Bu dönem de sona erdi. Bugün başka bir dönemden, altıncısından söz edilmesi gerekiyor.

Burada iki soru sorulması gerekir:

Birincisi; bu dönem ne zaman başlamıştır. Öncekiler gibi kesin bir yıl vermek zordur, başlangıç yılı semboliktir, biraz ileriye ya da geriye çekilebilir.

Başlangıç yılı olarak 2011’de Suriye’de savaşın başlaması veya 2014’te Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesi verilebilir.

Suriye savaşı bölgesel ve bölge dışı büyük güçlerin katıldığı (ABD, Rusya, İsrail, Türkiye, İran ve ek olarak İslam Devleti) küresel bir iç savaştır (Bkz. Küresel İç Savaş ve Türkiye kitabı, aynı kaynakta bulunabilir).

Hem 2011 ve hem de 2014 ABD merkezli tek kutuplu dünyanın sona ermesini, Rusya’nın dönüşünü gösterir.

İkincisi; bu dönemi öncekinden ayıran özellikler nelerdir?

1. Tek kutuplu dünyanın sona ermesi, çok kutupluluğa geçilmesidir. Çok kutupluluk 1990 öncesinde de bulunuyordu ama bu seferkinin ayırıcı özelliklerinden birisi Çin’in ABD’ye ekonomik alternatif olarak ortaya çıkmasıdır. Rusya-Çin ekseninde oluşan BRICS ülkeleri farklı bir küreselleşme talebiyle ABD ve müttefiklerini zorlamaktadır.

2. Bu nedenle artık emperyalizmin bunalım dönemlerinden değil, küresel kapitalizmin içinde bulunduğu altıncı dönemden söz edilmesi gerekir. Önceki dönemlerde sosyalist ülkeler ve ulusal kurtuluş hareketleri bir yanda –alternatif güçler-, ABD başta olmak üzere emperyalist ülkeler diğer taraftaydı. Artık böyle bir ayrım yapılması mümkün değildir çünkü BRICS ülkeleri arasında kendisini sosyalist olarak tanımlayanlar bulunduğu gibi, böyle bir iddiası olmayanlar da vardır.

3. Neo liberalizmin sonuna gelinmiştir, yerini devletin ekonomiye güçlü müdahalede bulunduğu “askeri keynesçilik” almaya başlamıştır. NATO üyelerinin yoğun olarak silahlanmaya karar vermelerini sadece “Rusya tehdidi” temelinde değerlendirmemek gerekir. Yoğun silahlanma durgunluğa girmiş ekonomileri büyük devlet yatırımlarıyla canlandırmayı hedeflemektedir.

4. Bölgesel güçlerin yükselmesi ve ABD’nin bile bu güçlerle işbirliği yapmak zorunda kalmasıdır. Bu konuda önde gelen iki ülke olarak Tayvan ve Güney Kore belirtilebilir. Dünya çip üretiminin üçte ikisini sağlayan Tayvan’a ABD dahil çok sayıda ülke bağımlı durumdadır. Tayvan aynı zamanda Çin dahil çok sayıda ülkeye sermaye de ihraç etmektedir.

ABD’nin dünya ekonomisindeki belirleyiciliği önceki dönemlere göre azalmıştır. Son olarak ABD ile Çin arasında yapılan gümrük tarifeleri anlaşmasının da gösterdiği gibi ABD üretimin çok sayıda alanında gerekli olan ender metalleri Çin’den alacaktır.

Türkiye’nin askeri yönü ağır basan alt emperyalizmi ise, silah sanayisinin kurulması ve artan silah ihracatıyla yeni bir aşamaya ulaşmıştır.

5. David Harvey Türkçede de yayınlanan Yeni Emperyalizm kitabında Marx’ın kapitalizmin ilkel birikim dönemi için geçerli kabul ettiği el koyarak zenginleşmenin daha sonra da devam ettiğini savunur. Bu konuda son örnek olarak Kongo’nun batısında ender metaller yönünden zengin olan bölgenin Ruanda desteğindeki bir örgüt tarafından işgal edilmesi (destekçileri tam olarak bilinmemekle birlikte aralarında Avrupa Birliği ülkeleri de bulunuyor) el koymadır.

Bu bağlamda dünya yeniden paylaşılmaktadır. Lenin’in 110 yıl önce yazdığı Emperyalizm kitabından hareketle yaşadığımız dünyayı anlamaya çalışanların çıkmaza girmeleri doğaldır.

Yeniden paylamış değişmiştir; ülkeler haritadaki gibi durmakta, politik olarak bağımsız gibi görünmekte ama bazı bölümleri artık onlara ait bulunmamaktadır.

Küresel İç Savaş ve Türkiye kitabında da belirtildiği gibi iki Suriye vardır. İlki, bildiğimiz Suriye’dir, haritadaki Suriye’dir. İkincisi ise değişik bölümleri ABD, İsrail ve Türkiye tarafından işgal edilmiş gerçek Suriye’dir.

Aynı bağlamda iki Kongo’dan söz edilebilir. Birisi haritadaki, diğeri gerçek Kongo’dur.

Türkiye’nin dışarıda tutulduğu bir Irak gerçekte düşünülemez. Haritada ise durum başkadır.

Başka örnekler de verilebilir.

Dünyanın mevcut durum analizi eskisinden daha çok yönlüdür ve karmaşıktır.

50 Yıl Sonra TDAS’ta bunu yapmaya çalışacağım…